ŞAFİİ el-UMM

SALAT

 

TEŞEHHÜD VE NEBİ (S.A.V.)'E SALAT / SALAVAT

 

Bize Rebi', İmam Şafii'nin şöyle dediğini haber verdi: Bize Yahya b. Hassan, Leys b. Sa' d' dan; o, Ebu Zübeyir el- Mekki' den; o da Said b. Cübeyir ve Tavus'tan, İbn Abbas'ın şöyle dediğini nakletti: Resulullah (s.a.v) bize Kur'an'ı öğrettiği gibi teşehhüdü öğretiyordu. Şöyle buyuruyordu: "Tazimler, saldt ve güzel şeyler Allah'adır. Ey Peygamber! Selam, Allah 'ın rahmeti ve bereketleri sana olsun. Selam, bize ve Allah 'ın salih kullarzna olsun. Allah 'tan başka ilah olmadığzna tanıklık ederim. Ve yine Muhammed'in O 'nun elçisi olduğuna da tanıklık ederim. " Tahric: Müslim, Namaz 1 1302-303; Tirmizi, 2/83

 

Rebi' şöyle dedi: Yahyab. Hassan bunu bize nakletti.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Biz bununlahükmediyoruz.

Teşehhüdle ilgili olarak muhtelif birçok hadis rivayet edildi. Ama bu hadis bana en uygun gelendir, çünkü bu hadis en kamilolandır.

 

Bize Rebi', İmam Şafii'nin şöyle dediğini haber verdi: AHah (c.c), Resulullah (s.a.v)'e salavat getirmeyi farz kılarak şöyle buyurdu: "Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salavat getirirler. Ey müminler! Siz de ona salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin." (Ahzab, 56)

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Resulullah (s.a.v)'e salavat getirmenin namazda farz olmasından daha uygun başka bir yer olmaz. Namazda Resulullah (s.a.v)'e salavat getirmenin farz olduğu hususunun deliloluşunu, Resulullah (s.a.v)'den zikrettiğim delillere dayandırmak suretiyle getirdik. En doğrusunu Allah bilir.

 

Bize Rebi', İmam Şafii'nin şöyle dediğini haber verdi: Bize İbrahim b. Muhammed şöyle haber verdi: Bana Safvan b. Süleym, Ebu Seleme b. Abdurrahman'dan Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini nakletti: "Ey Allah'ın Resulü! Sana nasıl salat / salavat getirelim?" Yani namazda .... "Şöyle deyin!" buyurdu: 'Allah'ım, Muhammed'e ve Muhammed'in aline,- İbrahim'e ve İbrahim 'in aline rahmet ettiğin gibi rahmet et. Muhammed'i ve Muhammed'in alini,' İbrahim 'i ve İbrahim 'in alini iki dünyada kutlu kıldığın gibi kutlu kıl. 'Sonra bana selam getirirsiniz. " Tahric: Marife, Namaz 2/41; Muvatta, s. 120 no: 66

 

Bize Rebi', İmam Şafii'nin şöyle dediğini haber verdi: Bize İbrahim b. Muhammed şöyle haber verdi: Bana Sa'd b. İshak b. Ka'b b. Dere (Ensar, Medineli, sahabenin meşhurlarından), Abdurrahman b. Ebi Leyla'dan; o da Ka'b b. Dere yoluyla Nebi (s.a.v)'in namazda şöyle dediğini nakletti: "Allah'ım, Muhammed'e ve Muhammed'in aline,- İbrahim'e ve İbrahim 'in aline rahmet ettiğin gibi rahmet et. Muhammed 'i ve Muhammed 'in alini,' İbrahim 'i ve İbrahim 'in alini iki dünyada kutlu kıldığın gibi kutlu kıL. Sen, övgüye layık ve üstün şeref sahibisin. " Tahric: Müslim, Namaz 1/305 no: 66/406

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Resulullah (s.a.v)'in namazda teşehhüdü onlara öğrettiği rivayet edildiğine gibi; kendisine namazda nasıl saHit/salavat getireceklerini öğrettiği de rivayet edilmiştir. -En doğrusunu Allah bilir- şöyle dememiz caiz olmaz: Teşehhüt vacip, ama Nebi (s.a.v)'e salat/saHlvat getirmek vacip değildir. Resulullah (s.a.v) ile alaka1ı salavat emri ve farz olduğu haberi, Kur'an'la gelmiştir.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Her Müslüman, farzları yerine getirmekle yükümlüdür. Her Müslümanın, teşehhüdü ve Nebi (s.a.v)'e salat/salavat getirmeyi öğrenmesi gerekir. Kişi, teşehhüdü bilmesine rağmen namaz kılar, namazında Nebi (s.a.v)'e salat/salavat getirir ama teşehhüt okumazsa, iade etmesi gerekir. Namazında teşehhüdü okur, ama Nebi (s.a.v)'e salat/salavat getirmez yahut aksini yaparsa, iade etmesi gerekir. Mutlaka ikisini, aynı namazda bir arada okuması gerekir. Eğer iyice bilmiyorsa, bildiği kadarıyla okur. Teşehhüt ve salMı/salavatı namazında, onların adıyla/olduğu gibi okumadan namazı geçerli olmaz. Onları iyi bilmesine rağmen onlardan gafil kalması yahut bilerek onları terk etmesi arasında fark olmadan ikisini bir arada okuyacak şekilde iade etmesi gerekir.

 

Sabah namazı hariç, her namazda teşehhüt ve Nebi (s.a.v)'e salatı salavat getirmek iki defa olur: Birinci oturuşta ve ikinci oturuşta. Teşehhüdü ve Nebi (s.a.v)'e salatı/salavatı birinci teşehhütte sehven terk eden kişi, iade etmez. Ama terkinden dolayı sehiv secdesi yapar. Son teşehhüdü sehven yahut kasten terk eden kişinin, namazını iade etmesi gerekir. Ancak terk edilen teşehhüt yakınsa, teşehhüde dönülerek teşehhüt okunur. Bu hüküm bir olup sehven yahut kasten terk eden kişinin namazı geçerli olmaz. Namazın sonunda getirilen teşehhüt ve Nebi (s.a.v)'e getirilen salatı salavat, onun öncesinde getirilmesi gereken teşehhüdün yerini doldurur. Ve bu durumda kişiye, iade gerekmez. Son teşehhüdün yerini daha önce okunan teşehhüt doldurmaz.

 

Kişi, akşam namazından bir rekat kaçırdıktan sonra imama ikinci rekatta teşehhütte/oturuşta ulaşırsa, onunla beraber teşehhüt getirir. Sonra üçüncü rekatta da onunla beraber teşehhüt getirir. Sonra kendisi üçüncü rekatı kılarken de teşehhüt getirir. Bu durumda akşam namazında üç defa teşehhüt getirmiş olur. Ancak namazın sonunda teşehhüdü ve Nebi (s.a. v)'e salat / salavat getirmeyi terk ederse, bu durumda daha önce iki defa getirmiş olduğu teşehhüt kafi gelmez.

 

İki teşehhüd arasında fark olması, Nebi (s.a.v)'in ikinci rekatta kalktığında, geri onun için oturmayıp sehiv secdesi yapmış olmasındandır. Bu hususla alakalı ihtilafa düşen kimse bilmiyorum. Kendisiyle namazdan çıkılan son teşehhüt ile ilk teşehhüt arasında fark vardır. Hiç kimse son teşehhütten sonra ayağa kalkmaz, oturmaktan başka yol yoktur.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Teşehhütte şundan başka bir şey söylemez: "Tazimler, Allah'adır. Allah 'tan başka ilah olmadığına tanıklık ederim. Ve yine Muhammed'in O'nun elçisi olduğuna da tanıklık ederim. Ey Peygamber! Selam, Allah'ın rahmeti ve bereketleri sana olsun. Selam, bize ve Allah'ın salih kullarına olsun. "

 

Bundan sonra da Resulullah (s.a.v)'e salat/salavat getiren kişinin amelini mekruh saymama rağmen iade gerektiğini söylemem. çünkü teşehhüt ismini, Nebi (s.a.v)'e salatı/salavatı, Resulullah (s.a.v)'e ve Allah'ın kullarına selamı getirmiş oldu. Birinci ve ikinci oturuşlarda okunan teşehhüdün lafzı aynı olup arasında fark yoktur.

 

Bir rekatı kaçırdıktan sonra imama iltihak eden kişi, hiçbir suretle imamla beraber teşehhüdü terk etmez. İmama teşehhüt anında yetişen kişi, yetiştirebildiği kadar teşehhüdü okur ve imam ın kalkmasıyla o da imamla beraber kalkar. İmamla beraber kıldığı namazda, eğer imamla beraber teşehhütlerden gafil kalırsa, namazın son oturuşunda teşehhüdü okuması halinde namazı geçerli olur, iade etmesi gerekmez. Yahut imamla beraber namaz kıldığı yerde teşehhüdü münferiden terk eden kişinin, namazın sonunda teşehhüdü getirmesi halinde namazı geçerli olur. "Teşehhüdü getirmesi" demekle, teşehhüdü ve Nebi (s.a.v)'e sahit/salavat getirmeyi beraber kastediyoruz. Bunlardan yalnız birinin getirilmesi kafi gelmez. Bazı yerlerde sadece teşehhüdü zikrettiğim için bunu söyleme ihtiyacı duydum.

 

Namazda imamı idrak edip imamın selam verme zamanına kadar teşehhüdü sehven okumayan kişi, imamın selam vermesine rağmen kendisi teşehhüdü okuduktan sonra selam verir. Ama kendisi de imamla beraber sehven selam verirse, namazdan çıktıktan sonra namazını iade eder. Ama namazdan henüz çıkmışsa, hemen ayrılmadan tekbir alarak namaza tekrar girdikten sonra oturur, teşehhüdü okur ve sehiv secdesi yaptıktan sonra da selam vererek namazdan ayrılır.

 

Sonraki için tıkla:

 

İKİNCİ REKATTA OTURMADAN KALKMAK